gelincik projesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
gelincik projesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mayıs 2014 Pazartesi

metin feyzioğlu


kendisi benim hocamdı. ankara hukuk son sınıfta cmuh dersini bu şahıstan aldım. halbuki nevzat toroslu'dan almayı çok isterdim bu dersi. kendisi 2. sınıfta ceza genel hukuku dersine girmişti, kitabı da muhteşemdi, pek sevdiğim hocaydı, ancak son sınıfta emekli mi oldu, yoksa başka bir ders mi veriyordu, nedenini tam hatırlamamakla birlikte (zira üzerinden asırlar geçti) cmuh'u bu şahıstan almak zorunda kalmıştım. bu yüzden bu şahsı gayet iyi tanıyorum. 

daha önce başka bir entry'de de belirttiğim üzere uygun bir zamanda hakkında detaylı bir entry gireceğim. bu entry'yi hızlıca ve kısaca girme nedenim kendisiyle ilgili yalnızca bir hususta fikir belirtmek. 

o da şu: cem garipoğlu isimli katilin (katil demekten sakınca yok, hüküm kesinleşmiş, karar infaz ediliyor, özetle rahat rahat katil diyebiliyoruz azılı katile) cezai davada bir diğer sanık olan babasını, yargı ve akademik alandaki mevcut prestij, titr, deneyim, nüfuz v.s. gibi sübjektif etkisinden de yararlanarak savunmasının bir kesimce doğru, büyük bir kesimce yanlış bulunması konusu.

şimdi, bu şahıs her normal, makul insanın sahip olması gerektiği üzere bir sosyal sorumluluğa sahip: kadın hakları savunucusu ve bu sosyal sorumluluk doğrultusunda br de pek bilinen projesi var - gelincik projesi. bu proje, eziyet, şiddet gören, erkek şiddetine - psikolojik ve fiziksel- maruz kalan kadınları korumayı, savunmayı, koruyup gözetmeyi, kurtarmayı amaçlayan güzel bir çalışma.
bu şahıs bir taraftan bu kadınları koruyan projeyi oluşturup yürütürken, diğer taraftan bu projenin amacına taban tabana zıt bir dava alarak yukarıda da belirttiğim sübjektif etkilerle birlikte uzmanlığını da konuşturarak bir kızın bir veya birkaç kişi tarafından eziyet edilerek, işkence yapılarak, canavarca hiss saikiyle, hunharca öldürüldüğü davada davanın diğer sanığı - katilin babasını savunuyor, kurtarıyor. 

başka konuya geçiyorum, kıyaslama yöntemini kullanacağım. 
ben hayvan hakları savunucusu bir hukukçuyum, hayvan hakları mevzuatında uzmanım, hem mesleki alanda, hem de sosyal sorumluluğum olan hayvan hakları alanında hayvan hakları yararına faaliyet göstermekteyim.
sanal ortamda - sözlük ve hayvan hakları blogumda hayvan haklarına yönelik bilinçlendirme, bilgilendirme amaçlı yazı, makale ve dilekçeler yazmaktayım, hayvan hakları ihlallerine yönelik hukuki çözüm yollarını ücretsiz olarak göstermekteyim.
reel ortamda - yine mesleki ve sosyal sorumluluğum olan hayvan haklarına uygun çalışmalar yapmakta, hayvan hakları ihlalleri ile mücadele etmekteyim.
şimdi, bunları yaparken diğer taraftan "savunma hakkının kutsallığı" ilkesini temel alarak hayvan haklarına dayanan sosyal sorumluluğuma taban tabana zıt davranarak ufuk günaydın adlı kedi katilinin müdafiiliğini üstlendiğimi düşünelim. 
hayvan hakları savunucusunun hayvan haklarını ihlal eden bir şahsın müdafiiliğini üstlenmesi neyse, kadın hakları savunucusunun kadın hakları ihlalcisi bir şahsın müdafiiliğini üstlenmesi odur. zira müdafiisi olduğu davanın konusu ile sosyal sorumluluğunun konusu aynı.

tutarlı bir duruşa sahip bir insanın sosyal sorumluluğu ile zıt bir davada müdafi olması adalet ve hakkaniyet kavramları, müdafii bulundurma hakkı v.s. gibi gözboyama unsurları ile savunulamaz. bunun adı objektif olma, gerçek hukuk insanlığı, adil ve hakkaniyetli olma, sanığın savunma hakkını temin etme v.s. değil, duruşsuzluk, tutarsızlık, son kertede idealsizliktir.