yabancılaşma - daha önce de hem sitede, hem de kanalda birkaç kez belirttiğim üzere her kesimden insanda görülen bir davanış şeklidir. insanoğlu kah kendisine, kah çevresine, kah da belirli olaylara karşı bir anda yabancılaşır, kendini kendinden/çevresinden/olaylardan soyutlar.
yukarıda yer verdiğim ekran görüntüsündeki diyalog da bu olguya bir örnek teşkil etmektedir.
şahıslar özellikle bu mezbaha vahşeti gibi olaylar karşısında dehşete kapılıp kendilerini/dinlerini/inançlarını soyutlayarak belli başlı/klişe/bilindik bahanelere sığınıyor/arkasına saklanıyor, böylece yine bir başka rahatsızedici davranış olan vicdan rahatlatmaya başvuruyorlar. yukarıdaki örnekte bilumum hayvanı katlederek canını alan bir insan - tam anlamıyla - kendini olaydan soyutluyor, koşer kesimi vahşetengiz bulurken, kendi kesimini savunuyor/aklıyor/paklıyor.
halbuki koşer kesim = helal kesim. yok birbirinden farkı.
go vegan, go cruelty free.
koşer kesim - yahudilikte kesim
bir başka yabancılaşma örneği de osmanlı`da padişahların erkek, bazen de kadın, bilumum yakınlarını zalimce/gaddarca öldür(t)mesinde de ortaya çıkar. uzun yıllar önce bir kitap okumuştum kralların (hristyanların) yakınlarını öldür(t)mesini yeren bir islami yazara ait.
yine benzer yabancılaşma olgusu sözkonusuydu.. tipik ybancılaşma örneğiydi. kendi dininin hükümlerine göre yönetilen bir devlette işlenen cinayetler bu şahsa göre gayet normaldi/olması gerekendi/devletin selameti için zaruriydi. aslında aklına bile gelmemişti eminim o saçma kitabı yazarken bu kıyaslama, o kadar normaldi bu zata göre bu vahşetler.
halbuki, her iki dine de dayanılarak işlenen bu cinayetler eşitti, cinayet cinayetti, birbirinden zerre farkı bulunmamaktaydı. bir eylemin hukuka/vicdana/etik değerlere uygun olup olmadığı dayndığı dine göre/dini hükümlere göre deyişmez/ayrıcalık sözkonusu olmaz.