bu foto indimde hayvan hakları ihlallerinin özeti niteliğindedir.
kanalda bir videosu da mevcut.
kanal iyi gidiyor gibi, özellikle son dönemde, site ile kanal bir birine bağlı olduğu için kanal üye sayısındaki artış siteye de yansıyor ve yayınlar da daha fazla okunuyor, daha geniş kitlelere ulaşmak mümkün hale geliyor. bu da sevindirici elbette.
ancak şahsımı en fazla mutlu edecek olay azerbaycan`dan girişin artması, azerbaycanlılara ulaşmak olurdu, en büyük isteğim bu. hep bir tarafım eksik gibi hissediyorum, azerbaycanlılara ulaşamadığım için.
bu sene daha yoğun şekilde ilgilenmeye karar verdim siteyle ve kanalla. üye sayısı 1000`e ulaştığında youtube reklamlarına bağlanacak kanal ve elde edilecek tüm gelir, azerbaycan`daki hayvanlara aktarılacak - kısırlaştırma/ besleme/ tedavi amacıyla.
4000 saat izleme, 1000 üye gerekiyor çünkü reklam geliri elde etmesi için kanalın.
şu anda kanalda izleme saati 7000 küsur. bu bayağı iyi, sadece üye sayısı eksik, 730 civarı, 1000 olması gerek.
bilindiği üzere bir süredir kendi gelirim dışında, ek bir gelir kaynağı oluşturma amacı içindeyim hayvanlara yönelik. sonuçta karun bile olsa, bir insanın gelirinin tüm dünyadaki hayvanlara yetmesi mümkün değil. bu yüzden ek bir kaynak şart.
bu sene özel bir anlatım yoluna gideceğim. şöyle ki, bilindiği üzere neredeyse her insanın hayatında atlatamadığı, bir türlü unutamadığı, tüm hayatında iz bırakmış olaylar/ travmalar mevcut. doğal olarak, bende de var. bu travmaların en büyük kısmı hayvanlarla ilgili, tahmin edileceği üzere.
tam olarak, hayatımda iz bırakmış, şahsımı sürekli/ durmaksızın üzen, unutamadığım tüm hayvan hikayelerimi yazacağım buraya, böylece bir nebze kurtulmayı umut ediyorum.
ki, bu hikayelerin en başında kendi tavşanlarıma dair olanlar gelmekte, 2007 - 2015 arası 14 tavşanım oldu. canımdan/ hayatımdan/ tüm dünyadan çok sevdiğim. göz bebeğim gibi baktığım, hatta nazar değmesin diye asla hiç kimseye bahsetmediğim, göstermediğim, özenle koruduğum, baktığım, hayatımın anlamı olan. öyle ki, avukatlık staj bitim çalışmam o zaman daha 3 tavşanım varken, onlara ithaf edilmişti. ağuş, garuş ve panda`ya diye. ağuş zelanda tavşanıydı, kız, garuş ada tavşanıydı, kız, panda siyah beyaz tavşanımdı, erkek. ağuş bana hayvan sevgisini kazandıran ilk canlıydı. ondan önce hayvan sevgisini haiz değildim. ilk kez onunla sevdim hayvanları ve tüm bu hayvanlara adanmış yaşam başladı.
ondan önce hayvanlara dokunamıyordum bile. hiçbir şekilde bir bağım yoktu, sevgi duymuyordum, ilgilenmiyordum, umurumda bile değildi. ağuş`a hem ben, hem de eğer nokta kadar yararım dokunmuşsa, yararımın dokunduğu tüm hayvanlar borçluyuz bu açıdan.
yeri gelmişken ilk pişmanlığımı yazayım hayvanlara dair. unutma ihtimaline karşı, aklıma gelmişken, hemen yazayım.
bahçeli evde yaşıyorduk çocukken ve bahçede çeşitli kediler vardı, müstakil evlerden oluşan bir semtti, sovyetler birliği, azerbaycan, hayvan sevgisinin zerre kadar bulunmadığı bir toplum. ve çocukluk. hayvan sevgisi ne ailede, ne de okulda aşılandı bize.
bahçedeki kedilere eziyet etmiyorduk ama ilgilenmiyorduk da. zerre kadar umurumuzda değildi.
doğuran anne kediler yavrularını oradan oraya taşıyıp duruyordu, biz de bebeklerini mi yiyor o, diye tiksinerek bakıyorduk. ne cahillik.
şimdiki aklım/ bilincim/ hayvan sevgim olsa, arkadaşlarımı organize edip yuvalar koyardım bahçelerimize ve güvenli/ sıcak ortam sağlayıp beslerdik. asla yapmıyorduk. o yavruları da zaten göremiyorduk bir daha. bakımsızlıktan/ ilgisizlikten yaşamlarını kaybediyorlardı.
hiç yavru kedi gördüğümü hatırlamıyorum.
bir de yaşlı erkek bir kedi vardı epileptik. o da halen kalbimi sızlatır, bu hususu da anlatacağım, hasta bir kedi görüp tiksinip uzun süre yemek yememe olayım da vakiydi. not düşeyim ki, unutmayayım.
hayvanlarla ilgili tüm pişmanlıklarımı, öyle değil böyle yapmış olmayı tercih ederdim şeklindeki hayıflanmalarımı, değiştirmeyi çok istediğim tüm olumsuz olayları aktaracağım inşallah buraya.