30 Haziran 2012 Cumartesi

kedi


ister pet shop'lardan satın alınsın, ister sokaklardan sahiplenilsin, içinde gerçek sevgi olmayan insanlar tarafından eninde sonunda ya taşınırken boş eve bırakılarak, yada en iyi ihtimalle bahçeye atılarak terk edilen mazlum canlardan bir can.
ilki için bir örnek (bkz: manisa'da boş eve terk edilen köpeklerin ölmesi),
ikincisi için örneği şimdi anlatıyorum:
bahçemiz kendi bölgemizde bakıp gözettiğimiz canlar için geçici barınma ve beslenme yeri gibidir. çok sayıda kedi can kendileri için mama bırakılan kısma gelir, rızıklarını bulur, hava güzelse, güneşliyse biraz oynayıp, güneşlenip, oyalanıp giderler. özellikle bu zor geçen kış günlerinde tamamen karla örtülü bahçe yüzeyinde bazılarının üzeri hafifçe örtülmüş, bazılarının ise yeni olduğu üzerlerinde kar olmamasından anlaşılan, mamaya doğru uzayan çok sayıda pati izi bizi mutlu eder.
hem hayvan hakları savunucusu, hem de yerel hayvan koruma görevlisi olmamız hasebiyle ailecek çevredeki tüm dişi kedileri kısırlaştırdığımızdan, kısırlaştırmadan önce sahipleri tarafından eş aramak için sokağa salınan çok sayıda erkek ev kedisi de civarımızı ve bahçemizi ziyaret ederken, artık evlenmek üzere bizim bölgede dişi kedi bulamadıklarından çok uzun süredir ev kedisi görünmez bahçemizde, yalnızca sokak kedileri arada da diğer şebelekler ziyaret eder bizleri.
bir süre önce ise, her halinden ev kedisi olduğu belli olan çok uzun tüylü, tatlı bir erkek ev kedisi gördük bahçede. türcülük ve cinsçilik karşıtı olduğumdan hangi cins olduğunu söylemeyeceğim ama cins bir kedi.
bu uzun tüylü şebeleğin yine sahipleri tarafından sokağa gezsin diye bırakıldığını düşündük, bu şebelek de geldi bahçedeki mamadan rızıklandı. oturdu bahçede, kendisini sevdirdi. zaten insana yaklaşması, sevdirmesi sebebiyle kendisinin ev kedisi olduğu apaçık ortadaydı. ertesi gün de akşam vakitlerinde bahçede olduğunu gördük bu canın. derken, ertesi gün de. her gün bu şebeleği bahçemizde görüyorduk. mama yiyor, kendisini sevdiriyor, kar yağdığında evin önündeki kapalı bölgeye diğer canlarla birlikte sığınıp karı seyrediyor, kardan korunuyordu.
bir süre sonra kedinin terk edilmiş bir can olduğundan şüphelenmeye başladık.
bir gün kardeşim bizim sokağın açıldığı caddenin karşı tarafındaki bir evin önünden miyavlamalar geldiğini farketmiş yürürken. alışkın olduğumuz üzere bir canın bir yerde mahsur kaldığını düşünerek ses gelen tarafa doğru ilerlemiş. aniden bir evin önünde bizim bu uzun tüylü şebeleği görmüş. bu can bir evin kapısında acı acı, uzun uzun miyavlayarak duruyormuş. sonra kapının önüne çökmüş kalmış beklemeye başlamış bu şebelek. kardeşim "demek evi burasıymış, sahibi arada sırada bırakıyormuş" diye düşünürken geriye bir adım atıp eve doğru başını kaldırıp bakınca camların boş olduğunu ve bu boş camlardan birinde bir kağıt bulunduğunu görmüş. dikkatlice bakınca bu kağıtta bu kelimenin yazılı olduğunu farketmiş: kiralık.
kardeşim bir anda gerçeği anlayınca çok sinirlenmiş, bitişik evdeki komşulara da sorunca doğru anladığını görmüş. zira komşular da, kediciğin önceden bu evde yaşadığını, evden taşınanlar tarafından bahçeye bırakıldığını belirtmiş.
aylarca, yıllarca birlikte yaşadığı canı, hele de bu dondurucu havalarda bir bilinmeze terk edip gitmek fiilini algılamam mümkün değil. yalnız, bunu yapanların içlerinde hem insana, hem hayvana yönelik gerçek sevgi barındırmadığını biliyorum.
bu can şimdi evin önündeki hemen hemen kapalı bir eklenti olan kısmında kendisi için hazırlanan yerde yaşıyor, mama yiyor, kendisini sevdiriyor ve inşallah acılarını unutuyor.
ne karlı, buzlu günlerde, ne de güneşli, sıcak günlerde sorumluluğunu aldığımız canı terk etmemeliyiz. unutmayalım, terk edilmek tüm canlılara aynı acıyı verir.